Dale Carnagie,“Tüm dillerdeki en tatlı, en önemli kelime, ismimizdir.”demiş. İsmimizle hitap edildiğinde bir refleks olarak dikkatimizin büyük çoğunluğunu yönlendiririz. Bu durum, mesajın geleceği yere etkin odaklanmayı sağlar. Mesajı algılamak için duyu organlarımızı çalıştırırız. Bize özel bilgilerle harmanlanmış bir içeriği aynı ilgiyle okuruz. Çünkü bizimle ilgilidir. Bize özeldir.
Video iletişiminin önlenemez yükselişini deneyimliyoruz. Gün içerisinde izlediğimiz ve izlemek zorunda kaldığımız video sayısı da hızla yükseliyor. Çoğalan uyarıcı etkenlere karşı duyarsızlaşma davranışı geliştiriyoruz. Yığınla bilgi ve görsel arasından, bizimle en ilgili olanı seçme eğilimi gösteriyoruz.
Artık Big Datayı neden sıkça konuşmamız gerektiğini idrak ettiğimiz günlerdeyiz. İnsanların dikkatini çekmek için “Kişiselleştirme” çalışmaları yapmak zorundayız. Yoğun bilgi trafiğinde fark yaratmak ve dikkat çekmek için datamızın gücünü kullanmalıyız.
Denklem basit. İletmek istediğimiz bir mesajımız var. Bunun yolu video ile anlatmak. Bu video içeriğin kişiye özel olması, izlenme ve öğrenme durumunu ciddi anlamda artırıyor. O halde datalarımıza bu gözle bakmaya başlayabiliriz. Data işinden sonrasını zaten SekizSekiz Kişiselleştirilmiş Video Platformu çözüyor.